Sıradan bir gündü.
Koltuktaki hastanın uyuşmasını beklerken diğer hastalarla da sohbet ediyoruz.
Kızımın sınıf arkadaşı geliyor bu arada, bize katılıyor.
"Hanım kızımız doktor olacak" diyorum.
"Ne zor biliyor musun tıp okumak?
Ben de okudum, benim okulum da zordur, ama bu Tıp ayrı bir şey anacığım.
Onun için bu çocuklara gözünüzün üzerinde kaşınız var demeyeceksiniz, üzmeyeceksiniz.
Vallahi külahları değişirim sizinle"
Gülüşüyorlar…
Ve öğleden sonra bir haber düşüyor ajanslara:
Bahçelievler’de bir hastanede psikiyatrist doktor başından vuruldu, durumu ağır yoğun bakımda.
18 yaşındaki zanlı Serhat T.'nin ifadesi aynen şöyle:
"Doktoruma gittiğimde ona zenginlerin yaşamından etkilendiğimi, onların o eğlence hallerini gördüğümde kin beslemeye başladığımı anlatıp, yardım istedim.
Bu duygudan nasıl kurtulabileceğimi sordum.
O da "İlaçlarını zamanında ve tam iç geçer "dedi.
Benimle dalga geçtiğini düşünüp kendisini vurdum."
Ey benim bir zamanlar sabır küpünden, şimdi sinir küpüne evrilen halkım:
Bu ülkede moda tabir ile elektrik alamadığınız, sizi anlamadığını düşündüğünüz ya da tedavisine inanmadığınız bir hekime hiç kimse sizi mahkûm etmiyor.
Eskisi gibi ne sadece SSK'lara ne de, Numune’lere mahkumsunuz
İstediğiniz kadar doktor, istediğiniz kadar hastane seçme özgürlüğüne sahipsiniz.
Almanya’da randevu saatinde geldiği halde 2-3 saat beklemek zorunda kalan ve sesi çıkmayan zavallı Alman Hans’ın derdi gibi bir derdin de yok bu ülkede.
Devlette olmuyorsa lüzumsuz şeylere harcadığınız parayı bir de sağlığınıza harcayın ve buyurun özel sağlık kurumları, özel muayenehaneler sizi bekliyor.
Hiçbir doktorun elinde tüm hastalarını %100 memnun etme, onlara şifa verme gücü yok.
Benim de yok.
Keşke elimizde sihirli bir değneğimiz olsaydı, ama yok.
18 yaşında bir çocuğun eline silah böyle kolayca nasıl ulaşıyor?
Hepimiz, vatandaşlar, sivil toplum örgütleri ve devletin ilgili her birimi bunu sorgulamamız gerek.
Bireysel silahlanma ve illegal silah temini konularının ivedilikle üzerine gidilmesi gerek.
Sürekli yalılarda, köşklerde, son model arabalarda, son trend modalarda, en karaktersiz karakterlerin canlandırıldığı ahlaktan yoksun en bayağı hikayelerin geçtiği TV DİZİLERİNİ sorgulamamız gerek.
Bu dizileri seyreden ahlaki-dini-kültürel alt yapıdan yoksun bireylerde "Ben neden böyle şartlarda yaşamıyorum?" hezeyanları başlıyor. Sonunda bunlara sahip olduklarını düşündüklerine düşmanlık, bunlara sahip olmak için de her yolu mubah sayıyorlar.
Dr. Fikret Hacıosman Batı Trakya’dan Gümülcine’dendi.
Türkiye’de Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde okudu.
Yunanistan'a geri dönmedi.
Bu ülkenin insanına hizmet etmeyi tercih etti.
Onu Yunanistan’da bir Yunanlı öldürmedi.
Onu Türkiye’de biz öldürdük.
Çünkü:
"Bize düşman ne gerek, çünkü bize biz yeteriz."
Bir gün milletçe her şeyin ortasını bulma temennisiyle.
Diş Hekimi Ayşe Konakcı
